Gezimizin 3. gününde metroyla merkezi bir yerlere geliyoruz, bugünkü amacımız Midtown South bölgesini, The Villages bölgesini gezmek, biz gezerken hızımızı alamayıp öğle yemeği molası için yolumuzu China Town&Little Italy bölgesine düşürünce Lower Manhattan bölgesinin de bir kısmını gezmiş oluyoruz.
Aşağıya National Geographic New York Gezi Rehberi kitabından, New York'un semtleri resmini ekliyorum. New York'un semtlerini ve hangi semtte hangi gezilecek/görülecek yer olduğunu bilmek işinizi kolaylaştıracaktır.
Bizim ilk amacımız Chelsea Hotel'e gitmek. Fakat Chelsea Hotel'e birkaç durak uzak bir metro durağında inerek gezimize başlıyoruz. Metro istasyonundan çıkar çıkmaz o da ne, Macy's mağazası. Tabi ki, Macy'e uğramadan gezimize devam etmemiz düşünülemez. Bu küçük mola sebebiyle tüm gün boyunca elimizde Macy's poşetleriyle dolaşıyoruz, işte size bahsettiğim sırt çantası satın alma zarureti de bu noktada doğuyor. Alışverişleri satın aldığımız sırt çantasına doldurduktan sonra daha rahat dolaşabiliriz artık...
5th Avenue'da yürürken tam 5th Avenue ile Broadway caddesinin kesişiminde Flatiron Building'i görüyoruz, resimlerini o kadar çok görmüşüz ki, tanımamamız mümkün değil.
Daha sonra hemen Flatiron Building'in solunda yer alan Madison Square Park'ta mola veriyoruz. Bu park şimdilerde İstanbul'da da çok meşhur olan Shake Shack Burger'ın bir şubesini içinde barındırıyor. Ayrıca şimdilerde Zorlu Center'da bir şube açan Eataly'nin bir şubesi de burada bulunmakta...Biz gezimizin daha sabah saatlerindeyiz, o yüzden yemek molası vermeden gezimize devam ediyoruz, tabi parkta bir resim çektirdikten sonra.
Park molamızı da verdiğimiz göre bir sonraki durağımız, Hotel Chelsea... National Geographic New York Gezi Rehberi kitabından alıntı yaparak; yazarlar ve rock yıldızları bu bohem otele "evim" demişlerdir. Biz de tarihe tanıklık etmiş, bu ilham kaynağı otel gördükten sonra (içerisini de gezmeniz mümkün) benim en çok görmek istediğim yerlerden biri olan The High Line'a doğru yola koyuluyoruz.
The High Line'dan biraz bahsetmek gerekirse, yine National Geographic New York Gezi Rehberi kitabından alıntı yaparak; bu alışılmadık ince uzun park, yerden 9 metre yüksekliktedir ve 2,3 km uzunluğundaki kullanılmayan bir demir yolundan yapılmıştır. Vahşi çiçek yatakları ve ağaçlar gibi minyatür peyzajları, Gansevoort Street'ten West 30th Street'e kadar uzanan yürüyüş yolunu süsler. Hudson River'ın, civardaki semtlerin ve aşağıdaki caddelerin manzarasına sahip olan High Line şehrin üstünden batan güneşi izlemek için ideal bir yerdir.
İşte beni New York'da en çok etkileyen yerlerden biri, The High Line. Düşünebiliyormusun, eski ve artık kullanılmayan bir tren yolu park,bahçe haline dönüştürülmüş. New York'lular boş olan her metrekaresi yeşile dönüştürülen bir şehirde yaşadıkları için çok şanslılar bence. New York'a gittiğiniz zaman mutlaka buraya uğrayın, elinizde kahveniz bu eski tren yolunda yürüyün, ta Chelsea Market'a kadar.
Chelsea Market'ta gezilecek ve yemek molası verilecek pek çok mağaza yer almakta... Chelsea Market, dışarıdan bakıldığında içindeki cümbüşün asla fark edilemeyeceği bolca restoran pastane, market ve özel ürünlerin satıldığı butik mağazaların bir arada olduğu kapalı mekân bir çarşı olarak tanımlanabilir. Ayrıca ıstakoz yeme niyetindeyseniz, burası güzel bir durak. Şu anda adını hatırlayamadığım ama çok güzel kırtasiye ürünleri satan mağazaya da göz atmakta fayda var.
Chelsea Market'tan çıktıktan sonra kendimizi Meatpacking District'te buluyoruz. Bir zamanlar et ticaretinin evi olan kalabalık caddeler, şimdi Manhattan'ın en popüler bölümüne dönüşmüş durumda. Bu bölge şehrin en klas restoranlarına, en seçkin kulüplerine ve en pahalı mağazalarına ev sahipliği yapmaktadır. Caddelerde dolaştıkça modern cam yapıların arasında hayatta kalmış, geçmişi yansıtan birkaç et paketleme tesisi görülebilmektedir. Bu bölgeye ilişkin biz pek fotoğraf çekmemişiz ama internetten bulduğum bir adet fotoğrafı bölge hakkında fikir sahibi olabilmeniz için ekliyorum.
Bu bölgeyi de gezdikten sonra Union Square Park ve Madison Square Park'ı geziyoruz. Union Square Park, köylü pazarının kurulduğu bir park fakat bizim gittiğimiz gün pazar yoktu.
Alışveriş yapma niyetinde olanlar, bu parkın çevresinde uygun fiyatlı pek çok mağaza bulabilirsiniz... Mesela Designer Shoe Warehouse ve Burlington.
Ayrıca bölgeyi daha iyi analiz edebilmeniz için bizim parktaki bir tabeladan fotoğrafını çektiğimiz mini bir haritayı da ekliyorum.
Buradan sonraki istikametimiz ise, benim çok çok beğendiğim bir diğer bölge Greenwich Village. New York University'nin hemen dibinde yer alan, Washington Square Park ise gönlümüzde taht kurdu. Amerikan gençliğinin yoğun olduğu bu bölgeden hiç ayrılmak istemedim.
Ve yine bu bölgede yer alan Mcdougal Street birkaç kadeh birşey içmek için, birşeyler atıştırmak için veya akşam canlı müzik dinlemek için şahane bir bölge.
Ve artık çok yorulduk ve çok acıktık, birşeyler yemek için istikametimizi China Town&Little Italy bölgesine çevirdik. Bu iki bölge birbirinin içine geçmiş durumda, daha doğrusu China Town bölgeyi kaplamış, Little Italy ise ufak bir bölgeye sıkışıp kalmış. Çin restaurantlarının yanından geçerken buralarda yemek yiyemeyeceğimize karar verip, gözümüze kestirdiğimiz bir İtalyan restaurantına dalıyoruz.
Ve günün yorgunluğunu atmak için pizza&makarna sipariş veriyoruz, üzerine de kocaman bir tiramisu...
Yemeklerden çok memnun kalmasak da karnımızı doyurmuş olmanın mutluluğu ile yorgunluktan şişen ayaklarımızı sürüyerek otele doğru yol alıyoruz. Bugünlük de bu kadar...
BROOKLYN BRIDGE- LOWER MANHATTAN- FINANCIAL DISTRICT- TRINITY CHURCH- WALL STREET- WORLD TRADE CENTER- STATUE OF LIBERTY- TRIBECA- SOHO gezilerimizi anlatacağım bir sonraki postta görüşmek üzere...
Sevgiler
Mughetto
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
YORUMLARINIZI SEVİYORUM :)